1 .2 .3 .5 .6 .7 .8 .9 .10 .11 .12 .13 .14 .15 .16 .17 .18 .19 .20 .21 .22 .23 .24 .25 .26 .27 .28 .29 .30

3-GÖÇLER:
TÜRKLERİN ORTA ASYA'DAN ÇIKIŞI VE GÖÇLER
Türklerin tarih içerisinde çok geniş bir coğrafyaya yayıldıkları ve göç ettikleri bölgede güçlü devletler
kurduklarını biliyoruz. Bu Türk göçleri, atalarımızın ilkel göçebe bir toplum yapısına sahip oldukları
gibi, yanlış ve haksız bir iddianın da mesnedi olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Halbuki bu göçlerin
sebep ve sonuçları göz önüne alındığında, Türklerin ilkel göçebe bir anlayışla değil, aksine, kendine
has yüksek bir kültür ve medeniyetin sahibi ve yayıcısı olarak göç ettikleri görülür. Dünya üzerinde
atı ilk kez ehlileştiren ve onu binek hayvanı olarak kullanan Türkler, atın sağladığı hız ile yüksek
devlet ve toplum telâkkilerini geniş coğrafyalar üzerinde hâkim kılmıştır. Konar göçer, atlı yaşantının
temelinde büyük oranda hayvancılık ve kendine yeterli bir ziraat kültürü yer alır. Dolayısıyla, Türk
göçleri bu yaşantıya uygun olan sahalara doğru olmuştur.
Hem Türk tarihi hem de Dünya tarihi üzerinde çok büyük tesirleri olan bu göçlerin birçok sebepleri
vardır. Bu sebepleri şöyle sıralayabiliriz:
1-GÖÇLERİN SEBEPLERİ
İktisadî ve Sosyal Sebepler: Daha çok hayvancılıkla geçimlerini sağlayan Türkler, kuraklık, salgın
gibi tabiî olayların etkisiyle göç etmek zorunda kalmışlardır. Otlakların yetersiz kalması veya
nüfusun artması, Türkleri, iklimi ve coğrafyası müsait yeni bölgelere sevk etmiştir. M.S.IV.
yüzyıldaki Hun göçlerinde, Orta Asya'da hüküm süren "kuraklık"ın etkili olduğunu biliyoruz.
Toprağın artan nüfusu besleyemez hâle gelmesi veya hayvanlar için yeterli otlakların kalmaması,
iktisadî düzeni sarstığı zaman, Türkler, kendi yaşantılarına uygun, tabiatın zengin ve nispeten
nüfusun az olduğu bölgelere yönelmişlerdir. Selçuk Bey ve Arslan Yabgu'ya bağlı Türkmenlerin
Horasan ve Harezm'e göçmeleri veya XI.-XII. yüzyıllarda, Anadolu'nun Selçuklular tarafından
fethinde bu durumu görebiliriz.
Siyasî Sebepler: Yabancı kavimlerin baskısı veya kendi aralarındaki hâkimiyet mücadelesi
göçlerin diğer bir sebebidir. Meselâ XI. yüzyıldaki Kitanlar'ın hücumu Türklerin batıya göçlerini
beraberinde getirmiştir. Orhun-Yenisey'deki Uygur Devleti'nin 840 yılında yine bir Türk kavmi olan
Kırgızlar tarafından ortadan kaldırılması, Kutlu yurt Ötügen'in elden çıkmasıyla neticelenmiş ve
Uygurlar, Turfan, Kansu, Tarım Havzası gibi daha güneydeki bölgelere göç etmek zorunda
kalmışlardır. Belki de Uygurların meşhur "Göç" destanı bu olayın hatırasını taşımaktadır.
Destanda vatanı sembol eden "Kutlu Dağ"ın Çinlilere verilmesi ve Çinliler tarafından dağın
parçalanarak Çin'e götürülmesi, ülkede felâket ve kuraklığa sebep olur ve bütün canlı cansız
mahlûkat "göç, göç" diye inler. Bu ilâhî emre uyan Uygurlar, Beşbalıg'ın olduğu yere gelerek beş
ayrı şehir kurarlar. İlkel göçebelerde görülmeyen bu mukaddes vatan anlayışı, istiklâl ile
perçinlenmektedir. Türkler, istiklâlini kaybetmektense göç etmeyi yeğlemişler ve kendilerine yeni
vatan aramışlardır. Türklerdeki bu güçlü vatan oluşturma ve devlet kurma geleneği, atalarımızı yeni
fetihlere sürükleyen diğer önemli bir sebeptir. Zaman içerisinde, dünyayı huzur ve sükûna
kavuşturmayı, insanları adalet ve eşitlik içinde yönetmeyi töresinin bir hususiyeti olarak
hedefleyen bu fütuhat anlayışı, Türklerde, "Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi"nin doğmasını sağlamıştır.
Dolayısıyla Türk göçleri ilkel göçebe anlayışından farklıdır. Göçebeler vatan kavramını tanımayan,
nerede duracağı belli olmayan ilkel topluluklardır. Türkler ise vatan kabul ettikleri ülkede, belirli
yaylak ve kışlaklar arasında yaşayan "töreli" bir millettir. Bu sebeple eski Türkler konar göçer bir
hayat yaşamaktaydılar.
2-TÜRKLERİN YAYILDIKLARI BÖLGELER
Milâttan Önce Türklerin Yayıldıkları Sahalar: Altay-Sayan dağlarının kuzey-batı kesimlerinde
yaşayan Andronovo kültürü insanı, M.Ö.1700'lü yıllarda Altay, Tanrı dağları ve Maverâünnehir' e
kadar olan bölgelere uzanmaktaydı.
M.Ö. 1100 yıllarında aynı kültür Çin'in kuzeyindeki Ordos ve Kansu bölgesinde görülmekteydi. M.Ö.
IV. yüzyıldan itibaren Hazar ve güney Rusya da Türklerin yaşadıkları bölgeler arasına girmiştir. Bu
duruma en iyi örnek mühim bir kısmını Türk kabilelerinin oluşturduğu, konar göçer, atlı kültüre sahip
bir kavimler topluluğu olan İskitler (Sakalar)dir. İskitler, M.Ö . VIII. yüzyılda, Orta Asya'nın Tanrı
dağları ile Hazar denizi arasında kalan geniş bozkırlarında yaşarlarken, daha sonra göç ederek,
Karadeniz'in kuzeyinde, İtil ve Tuna nehirleri arasındaki düzlüklere yayılmışlardır. M.Ö. VI.-IV.
yüzyıllarda Dnyeper ve Dnyester sahasındaki bazı Slâv zümrelerini hâkimiyetleri altına alan İskitler,
Karadeniz'in kuzeyinde varlıklarını M.Ö.II. yüzyıla kadar devam ettirmişlerdir. Aynı sahada bulunan
ve M.S. II. yüzyıla kadar Don ve Tuna boylarına kadar uzandıkları bilinen Sarmatlar ile onların içinden
çıkan Roksalan ve Yazığların da en azından yönetici sınıflarının Türk olduğu da iddia edilir. Bu
kavimler Slâv ve Cermen zümreleri üzerinde derin tesirler bırakmıştır.
Bozkır medeniyeti diye adlandırılan atlı-nomad yaşayışın öncüleri İskitler olmuşlardır. Hun sanatıyla
büyük benzerlik gösteren, geometrik şekiller ve hayvan figürlerinin dikkat çektiği İskit sanatı, M.IV.
ve III. yüzyıllarda doruk noktasına ulaşmıştır.
Milâttan sonra Türklerin yayıldıkları sahalar: Türk göçleri bu dönemde batı yönünde gelişmeye
başlamıştır. Hunlar Orta Asya'dan, Hindistan'ın kuzeyine ve güney Rusya'ya kadar genişlediler. Bir
kısmı Orta Avrupa'ya kadar ilerledi.Sabar, Avar, Bulgar, Peçenek, Uz ve Kuman boyları Hazar ve
Karadeniz'in kuzeyi ile Orta Avrupa ve Balkanlara kadar uzandılar. Kalabalık Oğuz boyları X .-XI.
yüzyıllarda Maverâünnehir üzerinden İran, Irak, Azerbaycan ve nihayet Anadolu'ya hâkim oldular.
Türk Göçleri, tarih boyunca doğudan batıya doğru gerçekleşmiştir. Bu istikamet içerisinde bazı Türk
kavimleri Hazar'ın kuzeyinden Avrupa'nın içlerine kadar yönelirken-Bulgar-Kuman-Kıpçak ve Çağatay
dil grubu-, bir kısmı da İran üzerinden Anadolu ve Orta Doğu'ya göç etmişlerdir- daha çok batı
Türkleri'nden Oğuz boyları-. Bu iki göç yolu üzerinde değişik dil, din ve medeniyetten topluluklarla
temasa geçen Türk kavimleri yüzyıllar boyu bu coğrafyalarda varlığını sürdürmüştür. Türk bünyesine
uymayan inanç sistemlerinin, hayat tarzlarının benimsendiği ya da zaman içerisinde nüfus
bakımından beslenemediği yerlerde bulunan bazı Türk kavim ve boyları tarih sahnesinden
çekilmişlerdir. Çin'deki Tabgaç'lar, Orta Avrupa'daki Hunlar ve Balkanlardaki Bulgarlar buna örnektir.
Ancak bu olumsuzluklardan etkilenmeyen Türk toplulukları büyük bir coğrafyada varlıklarını devam
ettirmektedirler.
TÜRK BOYLARININ YAŞADIKLARI YERLER
(Aynı zamanda son durum için 27.konuda Türk Toplulukları maddesini inceleyebilirsiniz)
Günümüzde varlıklarını devam ettiren Türk boyları, ana kütlesini Anadolu, Azerbaycan ve İran ile
Büyük Türkistan'ın oluşturduğu çok geniş bir coğrafyaya yayılmışlardır. Bu ana kütleden zaman
zaman taşan Türkler, daha nispî de olsa, bugün başka devletlerin elinde bulunan topraklarda da
yaşamaktadır. Dolayısıyla 170 milyonu aşan bu büyük Türk Dünyası içerisinde bağımsız yaşayanlar
olduğu gibi, daha az da olsa, başka devletlerin hâkimiyetinde bulunanlar da mevcuttur. Osmanlı
devletini oluşturan Türkiye Türklerinin devamı ve bakiyesi durumundaki bir kısım Türk nüfusu, bugün,
eski Yugoslavya'da; Makedonya ve Üsküp'te, Bulgaristan'da; Mestanlı, Deliorman, Plevne, Varna,
Filibe, Kızanlık'ta, Yunanistan'da; Batı Trakya ve Ege Adaları'nda, Polonya ve Romanya'da; Dobruca
ve Baserabya'da, Irak'ta; Musul-Kerkük'te, Suriye'de; Münbiç, Azez ve Lazkiye'de yaşamaktadır. Bu
bölgelerdeki toplam Türk nüfusu yaklaşık 7 milyondur.
1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte, komünizmin boyunduruğundan kurtulan Türk
boyları büyük oranda bağımsızlıklarını ilân etmişlerdir. Bu tarihî olay neticesinde Özbekistan,
Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan Türk Cumhuriyetleri ortaya çıkmış ve böylece 40 milyona
yaklaşan toplam nüfusuyla, Türkistan'ın bir bölümü (Batı) yeniden istiklâline kavuşmuştur.
Ancak bazı Türk toplulukları Sovyetler Birliği'nin yerine oluşturulan Rusya Federasyonu'nun sınırları
içerisinde, İdil (Volga)- Ural bölgesinde, muhtar cumhuriyetler olarak kalmıştır; Tataristan,
Başkurdistan ve Çuvaşistan. Sibirya'da ise Yakut, Tuva ve Altay özerk bölgeleri oluşturulmuştur.
Buradaki Yakut (Saha),Tatar,Hakas, Tuva, Dolgan gibi Türk boylarının nüfusu bir milyonu
geçmektedir.
Kafkasların haritası da Sovyetler Birliği'nin dağılması neticesinde değişmiş ve Azerbaycan
Cumhuriyeti ortaya çıkmıştır. 7 milyonu aşan nüfusları ile Azerî Türkleri, Orta Asya ile Anadolu
Türklüğü arasında önemli bir köprü vazifesini görmektedir. Rusya Federasyonuna dahil olan Kuzey
Kafkaslar, pek çok etnik grubun yaşadığı bir bölgedir. Ancak Ermeni ve Gürcülerin dışında kalan
toplulukların çoğu ortak yaşayış, kültür ve inançlara sahiptir. Bu bölgenin toplulukları için İslâmiyet
belirleyici bir unsurdur. Dağıstan, Çeçenistan, Osetya, Karaçay gibi muhtar cumhuriyetler ile
Oblastlarda yaklaşık 6 milyon Kafkas akraba topluluğu yaşamaktadır. Bunların bir milyondan
fazlasını ise Kumuk, Karaçay, Balkar, Nogay ve Kundurlar gibi Türk boyları oluşturmaktadır. Kuzey
Kafkaslardan, Moldova'ya kadar uzanan bölgelerde ise II. Dünya Savaşı sonrasında yurtlarından
sürülen Kırım ve Ahıska Türkleri ile Hristiyan Gagavuz ve Musevî Karaim ve Kırımçakla
bulunmaktadır. Bu toplulukların toplam nüfusunun bir milyona ulaştığı tahmin edilmektedir.
Doğu Türkistan'da yaşayan Türkler, Batı Türkistan'daki soydaşları kadar şanslı değillerdir.
Sovyetler ile birlikte Türkistan'ı bölen Çinliler, Doğu Türkistan'ı, Sincang (sonradan kazanılmış
topraklar) adıyla işgal ederek, büyük çoğunluğunu Uygurların oluşturduğu Türkleri tam bir baskı ve
zulme tâbi tutmuşlar ve tutmaya devam etmektedirler. Doğu Türkistan'da, Sincang-Uygur muhtar
bölgesinde, Uygur, Kazak, Kırgız, Özbek ve Tatar asıllı yaklaşık 20 milyon Türk yaşamaktadır. Çin'in
Kansu bölgesinde de yüz bin dolayında Salar Türkü bulunmaktadır.
Afganistan'ın kuzeyi ve Tacikistan'da önemli oranda Türk nüfusu yaşamaktadır. Herat, Tükurgan ve
Mezarışerif ile Maymana, Maruçak, Andhoy ve Vahan civarında iki milyonu aşkın Özbek, Teke,
Yamut, Sarık ve Salur boylarına mensup beş yüz bini aşan Türkmen ve Yüz elli bini bulan Kırgız,
Kazak ve Karakalpak bölgenin asli unsurlarını oluşturur. Günümüzde Kuzey Afganistan Türkleri,
Afganistan yönetimini ele geçirmiş olan Talebanlara karşı mücadele vermektedir. Yoğun Türk
nüfusunun bulunduğu diğer bir bölge de İran'dır. İran nüfusunun neredeyse yarısını oluşturan yaklaşık
20-25 milyon Türk asıllı kavim ve topluluk bu büyük coğrafyada yaşamaktadır. İran'daki en büyük
Türk grubunu yaklaşık 20 milyona varan nüfuslarıyla, Güney Azerbaycan'da yaşayan Azerî Türkleri
oluşturur. XIX. yüzyıl başlarında Gülistan ve Türkmençay anlaşmalarıyla İran ve Rusya, Azerbaycan'ı
bölmüş ve Aras'ın kuzeyi Rusya'da kalırken, Güney Azerbaycan İran'ın elinde kalmıştır. Tebriz,
Erdebil, Urmiye, Hoy, Maku, Culha vb. gibi bölgeleri içine alan, yüz bin km2'yi aşan yüz ölçümüyle
Güney Azerbaycan Fars milliyetçiliğinin tehdidi altında bulunmaktadır.
İran'ın güneyindeki Fars eyaletinde konargöçer yaşayan Kaşgay'lar 500 bini aşan nüfuslarıyla
İran'daki diğer önemli bir Türk unsurudur. Türkmenistan sınırına yakın bölgelerde ise Yamut, Göklen,
Sarık ve Salur boyuna mensup Türkmenler yaşamaktadır (500 bin). Ayrıca bir milyonu bulan Afşar,
Kaçar, Karapapak, Hamse, Şahseven gibi değişik adlara sahip topluluklar, İran'daki güçlü Türk
dünyası içerisinde yerlerini almışlardır.

1 .2 .3 .5 .6 .7 .8 .9 .10 .11 .12 .13 .14 .15 .16 .17 .18 .19 .20 .21 .22 .23 .24 .25 .26 .27 .28 .29 .30